Serden Geçer

Alemi bilmek kendini bilmekten geçer; kendini bilmekse düşünmekten

Serden Geçer - İzdüşümler - Hiç Bir Şey Saklı Kalmayacak

akin turanda biter

AKIN, TURAN'DA BİTER

turan.jpgTürk Milliyetçileri;
Yüzlerce yıl, Türk tarihini Selçuk-
lularla başlatan eksik bilgilenme-
ler ve bilgilendirmeler yüzünden millet olarak çok zaman kaybettik maalesef. 1889 yılında Rus arke-
ologlar tarafından bulunan Orkun Yazıtları'yla tarih bilgilerinde cid-
di değişiklikler oldu. Nihâyet Gök-
türkler'in yıkılmasından 1178 se-
ne sonra Türk adıyla yeni bir dev
let kuruldu ve devletin kurucusu 
da Ata-Türk adını aldı.
Orkun Yazıtları'nda görüyoruz ki 
Türk Kağanları'nın ilk işleri; yok-
sulluğu bitirmek, açları doyurmak, çıplakları giydirmek sonra da ba-
rışı sağlamak için uzanabildikleri her yerdeki halkları toplayıp milletleştirmek, bunu yapabilmek 
için de başlıya baş eğdirmek, dizliye diz çöktürmek olmuştur. Türk Kağanları'nın önce milleti ve yoksulları düşündüğü devirlerde Avrupa'nın derebeylerinin şahsî servet edinmekten ve servet edinebilmek için yoksulları öldürmekten, hayvanlara yem etmekten başka bir düşüncelerinin olmadığını da Avrupa tarihçilerinden öğreniriz!...
Göktürkler'den 1178 sene sonra Yeniden Türk Milliyetçiliğini hayata geçiren Muhteşem Türk Atatürk'ün ilham kaynağını da Orkun Yazıtları'nın oluşturduğunu biliyoruz. 1938'de Türk Milleti, 
dâhi önderini kaybedince, zamanın şartlarına Batı gözüyle bakan İsmet Paşa ve sonraki millîlik-
ten rahatsız olan hükümetler, Atatürk'ün Yeniden Türk Milliyetçiliği Mefkûresinin içini maalesef boşalttılar! Bu, İsmet Paşa ve arkadaşlarına düşmanlık beslememizi belki gerektirmez ama yaptıklarını da millî tecrübe adına, görmezden gelemeyiz.
Daha sonra Başbuğ Alparslan Türkeş; bir daha Yeniden Türk Milliyetçiliği'ni siyâset sahnesine 
taşıyıp gençliği, Türk Birliği Ülküsü (Tûran) etrafında toplayarak müthîş bir millî heyecan oluştur-
du. İki kutuplu dünyanın soğuk savaş dönemlerinde; Amerika'nın desteklediği Komünizmle Mü-
cadele Dernekleri'ni; Alparslan Türkeş'in Ülkücü gençliği ile ilintilemek bilgisizlik değilse kesinlik-
le iftirâdır! Amerika'dan alınan maddi desteklerle bir araya gelen paralı lejyonerler, ücretle Ko-
münizme karşı direniyor görünenler, zenginleştikten sonra piyasadan çekilince her türlü emper-
yalizmle ve komünizmle mücâdele, Türk Milliyetçilerine kaldı. Her türlü emperyalizm ve komü-
nizm karşısında aşılmaz bir engel olmayı başaran Ülkücü Hareket, 12 Eylül Kıyameti ile bir süre durdurulur gibi oldu.
Yıllar süren cezaevleri, işkenceler ve îdamlarla dolu zor bir süreç sonucu yeniden partisinin ba-
şına geçen Alparslan Türkeş'i bu sefer de, -cezaevinde olduğu yıllarda- başka yerlere, başka partilere giderek ikbâli ve parayı tanıyan kişilerin, insafsız tenkîtleri bekliyordu! Başsızlıktan, teş-
kilâtsızlıktan kaynaklanan ve "Türkeş'siz MHP Kumpası"nın oluşturduğu dağınıklık yok edilip yeni-
den heyecan sağlanmışken Alparslan Türkeş'i kaybetti bu sefer de Türk Milleti...
Tarih  maalesef bir daha tekerrür etti ve  Alparslan Türkeş'in, Bumin Kağan ve Atatürk'le ülkü-
daşlığı ve Yeniden Türk Milliyetçiliği, bu sefer de ABD ve AB taraftarı kişilerce içi boşaltılarak sek
teye uğratıldı. 12 Eylül Kıyameti'nin bilmeden sağladığı samîmi Türk Milliyetçileri ve samîmi Dev-
rimci solcuların tanışması, kardeş düşmanlığının bitmesi, dış güçleri bilhassa ABD ve AB'yi telaş-
landırdı! Misyonerliklerle, Soros ve benzeri Haçlı para sipekülatörlerinin gayretleriyle; bölünme-
ğe zemîn hazırlayan her türlü etnik ırkçılığın serbestleştirildiği Türkiye'de, birliği ve bütünlüğü savunan Türk Milliyetçiliği -maalesef- tehlîke olarak tarif edilmeğe başlandı!
Basın ve medyamızın büyük çoğunluğu ya satın alındı, yada Haçlı  kredi destekleriyle yemlenerek işbirlikçi edildi! Basınımız "Dolma Kalemler"le dolduruldu. Milleti bilgilendirmekle mükellef basın işbirlikçiliği; demokrasi, insan hakları, halkların eşitliği ve özgürlüğü diye AB'nin dikte ettirdiği 
şekilde sunarak millî bütünlüğümüzü hedef alınca, teröristleri savunup Ordumuzu ve kahraman-
larımızı hedef alınca Yeniden Türk Milliyetçiliği fikri, bir daha kabardı. Hem de bu sefer; "Sonsu-
za kadar Yeniden Türk Milliyetçiliği" denilerek...
"Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak." değil midir Türk'ün parolası? "Mevzû-i bahs vatansa gerisi teferruattır." diye öğütlü değil midir Türk Milliyetçileri? Türk tarihine, Türk kimli-
ğine, Muhteşem Türk Atatürk'ün kazanım ve emânetlerine, Başbuğ Türkeş'in ideallerine, ABD ve bütün emperyalistlere karşı gösterilen millî dirence sâdık, bir tek Türk'ün varlığı bile bu ülkünün devamı için yetmez mi?
Eğer ölçü, sayısal çoğunluksa, necâsete toplanmış sineklere güç mü yeter? Bir el sallaması ile pisliğe üşüşen o sinek topluluğu dağıtılmaz mı? Muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızdaki 
asil kanda mevcûdiyetini hissederek ve Türkçe, Atatürkçe, Türkeşçe; "Ne mutlu Türk'üm diyene" diyenlerin sayısını çoğaltmak ta Türk Milliyetçilerinin millî görevi değil midir?...
Bu görev, her Türk'ün aklı kesince başlar. Ne zaman mı biter? Bizim ki biz ölünce! Bizden sonra-
kilerin ki ise; Bumin Kağan'ın, Atatürk'ün, Alparslan Türkeş'in ülküleri olan Büyük Türk Birliği'ni 
yâni Turan'ı gerçekleştirdiklerinde...
"UDAÇI ERTİ TÜRK BUDUN... ÖKÜN!..."
Selâm, sevgi, dua...

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol